4 yaşındaki Tarık Eren'e 2,5 yaşındayken otizm teşhisi konuldu. Teşhis sürecini ve aile olarak yaşadıklarını anlatan Anne, "Senin sürekli güçlü olman gerekiyor. Pozitif oldukça ona ne verebilirim, ne yapabilirim dedikçe bir şeyler daha çok yola giriyor" dedi
Selçuklu Otizmli Bireyler Eğitimi (SOBE)'de eğitim gören çocuklardan biri de Tarık Eren. 4 yaşındaki Tarık Eren'e otizm teşhisi 2,5 yaşlarındayken konuldu. Tarık Eren'in otizm hastalığını öğrenen ailesi, Tarık Eren'le ilgili ne yapabilecekleri konusunda araştırmalar yaptı. Aile, imkanları ölçüsünde gerekli girişimlerde bulunmaya çalıştı. Tarık Eren'in otizm hastası olduğunu öğrenen aile, ilk başlarda bu durumun şokunu yaşasalar da, bu durumu kısa sürede atlatıp Tarık Eren için çabalamaya başladılar. Ailenin en büyük avantajı ve imrenilmesi gereken en güzel faktörü 'Sevgi'. Ailenin 3. ve en küçük çocuğu olan Tarık Eren'e ailenin sevgisi, Tarık Eren'de pozitif etki oluşturuyor. Tarık Eren bu durumu ifade edemese de, Tarık Eren'in otizmden kaynaklı olumsuzlukları ailenin sevgisi sayesinde düzelme eğilimi gösteriyor. Küçük Tarık Eren'in annesi, yaşadıklarını anlattı.
TARIK EREN'LE ÇOK İLGİLENİYORUZ
Tarık Eren'in ilk doğduğu andan itibaren farklı bir çocuk olduğunu hissettiğini belirten Anne, bu farklılığın otizm olduğunu bilmediğini söyledi. Tarık Eren'in otizm olduğunu öğrenme sürecine değinen Anne, şunları anlattı, "Tarık Eren'de ters giden bir şeyler olduğunu çok erken öğrendik ama bunun otizm olduğunu tabi bilmiyorduk. Küçük nöbetleri vardı, gözlerini açarak bakıyordu. Halsizlik, uyuşukluk olduğunu gördüm. İki eliyle bir şey tutmazdı. Göz teması vardı ama böyle umursamaz tavırları vardı. Yanlış giden bir şeyler olduğunun farkındaydık ama bir şey konduramadık. Otizmin ne olduğunu bilmiyorduk çünkü. Sonra bir gün sağlık ocağından gelmişler bizi de çağırdılar. Tarık Eren 2,5 yaşındaydı. Orada psikiyatriye yönlendirdiler. Teşhis olarak otizm teşhisi kondu. Doktor bize şunu söyledi; aileler ilk başta bunu kabullenemezler, çocuğunuza otizm teşhisi kondu diye söyledi. Doktorun en büyük tavsiyesi de çocuğun sosyalleşmesini sağlamak gerektiği yönündeydi. Biz zaten Tarık Eren'le çok ilgilenen bir aileydik ama daha da artırdık ilgiyi. Benim çocuğum yerinden bile kalkamıyordu, kendisi tutunamıyordu, bir şeyler yapamıyordu. Otizmli olduğunu öğrenmeden bile biz de emeklesin, şunu yapsın, bun yapsın diye çok uğraştık."
POZİTİF OLDUKÇA DAHA İYİ OLUYOR
Tarık Eren'e otizm teşhisi konmasının kendilerine olan etkisini anlatan Anne, "Ben Tarık Eren'e otizm teşhisi kondu, otizm duyunca bunu kabullenmekte çok zorlanmadım. Zaten Tarık Eren nöbetler geçiriyordu, o sıkıntıları yaşıyorduk. Sadece bu hastalığa bir isim koymuş oldular. Ancak teşhis konulduktan sonra şöyle bir etkisi oldu; "ne yapmalıyız? Nasıl davranmalıyız?" gibi soruların cevabını aramaya başladık. Çok sabır ve emek istiyor. Çünkü çocuğunuz gözlerinizin önünde normal çocuklara göre gelişim anlamında geriden gidiyor. Bazen bakıyorsunuz çok umutlu oluyorsunuz bazen de bir tarafınız umutsuz oluyor. Ortada bir çizgidesiniz. Sürekli kendini hissetmen gerekiyor. Sen bıraktığın an, o da her şeyi bırakıyor. Sen üzülüp ağladığın zaman, kendini çaresiz hissettiğin zaman o daha çok bırakıyor. Senin sürekli güçlü olman gerekiyor. Pozitif oldukça ona ne verebilirim, ne yapabilirim dedikçe bir şeyler daha çok yola giriyor."
UMUDUMUZU TAZE TUTACAĞIZ
Anne, Tarık Eren'in ailenin 3. çocuğu olduğunun bilgisini verdi. Tarık Eren'in 2 abisi olduğunu ve abilerinin Tarık Eren'i çok sevdiğini belirten Anne, şöyle devam etti, "Tarık Eren'den büyük abileri var. Birbirlerine olan saygıları, sevgileri çok fazla. Onlar da Tarık Eren'in bu durumundan çok etkilendiler. Büyük oğlum şeker hastalığına yakalandı. Aile olarak çok yıprandık, eşim de çok yıprandı. Aile olarak manevi yönden biraz çökertti ama aynı zamanda bizi biraz da güçlendirdi. Tarık Eren'in bir büyük abisi çok haşere, yaramaz bir çocuktu mesela. Tarık Eren'den sonra çok duruldu, uslandı. Sevgi bizde çok fazla. Bu çocuklar gerçekten özeller. Bebekliğinden itibaren zaten özel bir çocuk olduğunu düşünmüştük, hiç farklı bir şey düşünmedik. Ne kadar cool bir çocuk derlerdi, farklı bir çocuk derlerdi. Kendi dünyasında Tarık Eren. SOBE'de çok daha iyi olan çocuklar var. Mesela SOBE'ye ilk geldiğinde ve şimdiki durumuna baktığınız zaman çok büyük farklar olan çocuklar var. Ama bu gelişim süreci değişiyor, kimisinde hızlı oluyor, kimisinde yavaş oluyor. Tarık Eren'de de hiç belli olmuyor. Bazen bir şeyleri yapıverecek, oluverecek gibi geliyor ama bazen de duruveriyor. Değişiyor. Biz sürekli umudumuzu taze tutacağız."
OTİZMİN NE DEMEK OLDUĞUNU SOBE'DE ÖĞRENDİM
SOBE'nin Tarık Eren'in tedavisinde olumlu gelişmeleri beraberinde getirdiğinin altını çizen Anne, "Ayağa kalkmamız gerekiyordu, Tarık Eren'in gözüne bakıyorduk ne yapabiliyoruz diye. Tarık Eren'i çeşitli yerlere götürdük. Otizmle ilgili eğitimler vermeye çalışıyorlar ama ne demek olduğunu bilmiyorlar bence. Ben otizmlin ne demek olduğunu SOBE'yle tanıştıktan sonra öğrendim. Burada ailelerle konuşuyoruz, diğer çocuklarla ilgili öğreniyoruz, bilgiler ediniyoruz. O yüzde burada öğrendim ben otizmi. Bir de burası psikolojik olarak da iyi geldi bana. Çünkü ailelerle konuşuyoruz, dertleşiyoruz. Ortak çok özel yanlarımız var. O yüzden burası bize iyi geliyor. Çocuklar buradan gitmek istemiyorlar, burayı çok seviyorlar. Biz daha öncesinde buraya biraz ücretli geldik. Ama maddi yönden çok zorlandık sonrasında burs ayarlandı. O burs sayesinde 3 gün geliyoruz. O 3 günün çok etkisi oldu. Daha fazla gelse daha çok faydası olur" ifadelerini kullandı.
MÜZİĞİ ÇOK SEVİYOR
Tarık Eren'in davranışlarına da değinen Anne, Tarık Eren'in müziğe olan sevgisine dikkat çekti. "Müzik kulağının iyi olduğunu düşünüyorum" diyen anne sözlerini şöyle sürdürdü, "Sevdiği bir müzik olduğu zaman çok güzel tepkiler veriyor. Mesela Tarkan'ın "Yolla" şarkısına bayılıyor. Bunu şuradan anlayabiliyorsunuz; Bazen bize arkası dönükken "Tarık Eren" diye sesleniyoruz mesela, bakmıyor, tepki vermiyor. Ama "Yolla yolla" diyince hemen arkasına bakıyor. Acayip bir tepki verirdi ona. İstediği zaman çok güzel tepki verebiliyor. Tarık Eren hiç ısrarcı değil, sakin bir çocuk. Takıntılı değildir. Televizyonu filan uzun süreli izlemez. Çok sevdiği müzik olursa ancak onu izler. Dengede biraz sorun var, yürürken zorlanıyor. Merdivenden filan çıkamıyor. Burada o konudaki eğitimleri devam ediyor. Buraya geldikten sonra dengesi biraz daha iyi hale geldi. Spora geliyor, denge tahtasında filan yürüdü. Şuan daha iyi bir duruma geldi."
SÜREKLİ YANINDA OLMAMIZ LAZIM
Anne, günlük hayatlarını Tarık Eren'e göre ayarlamaya çalıştıklarını söyledi. Bu durumun zor olsa da böyle olması gerektiğine dikkat çeken anne, "Biz her şeyi Tarık Eren'e göre ayarlamaya çalışıyoruz. Planlamamızı ona göre yapıyoruz. Onu yanımda götürüyorum, çok fazla parka götürüyorum. Evde ona göre oyunlar kuruyoruz. Onun sevdiği müzikler açıp onu canlandırmaya çalışıyoruz. Her şeyimizi ona göre yapıyoruz. Bir de denge sorunu olduğu için sürekli yanında olmamız lazım" diyerek sözlerini tamamladı.